benim adım su

broken
benim adim ’su’
ben güneşin doğduğu yerlerin en serin dağlarından kopup çağıldardım günbatımına doğru.
eflatun şafaklar yakamozlanırdı üzerimde.titrerdim…
her renkten bin renk doğurup yansıtırdım yine size.
sabahları gecelere,geceleri sabahlara kavuşturup,şarkılar taşırdım dört dilde dört bir yanıma; hani o dudaklarınıza takılan,düğünlerde söylediğiniz…

ben,geçtiğim her yerinizi,dokunduğum her toprağınızı,ıslattığım her yüreğinizi bereketimle kutsardım.
her yaştan,her dinden,her renkten çocuğunuz benimle yıkanmadı mı yüzyıllardır?
ağularınız ıbende arıtmadınız mı,günahlarınızı bende temizlemediniz mi? ..

siz batıya giden yolları benden sorardınız.yıldızlarınız saçlarını benim şarkımda tarar,hayatın ilk damlasını bende tadardı göbeği yeni kesilmiş kızlarınız.
bilgeleriniz kıyılarıma oturup kıyısızlığı konuşurlardı sabahlara kadar.nice çaresizin gözyaşı karıştı tuzuma,ve kellesine ferman çıkarılmış nice yiğidin kanı…

ben,önüme örülen her duvarı yerle yeksan eder,yönümü değiştirmeye yeltenen her gafili denize dökerdim.
ben,çatlamış dudaklar için akardım; kurumuş yürekler ve tomurcuğa durmuş tohumlar için…

benim adımın geçmediği tek bir tarih kitabı bulamazsınız.çünkü bir kıyımda ölülerinizi yıkardınız,öbür kıyımda kılıçlarınızı; bir kıyımda köleliğinizi ağlardınız,öbür kıyımda isyanlarınızı; bir kıyımda hayatı döllerdiniz,öbür kıyımda ölümü…

bütün sırlarını bana kusardı yüreği alazlanmış genç kızlarınız; ve cepheden bir mektup bekleyen analarınız,gelip bana yanardı hasretlerini.
ben,tepeden tırnağa susku kesilip dinlerdim…

benimde ağladığım olmuştur elbet.ama ben,kimseler görmesin diye,yağmurlarda ağlardım hep.vakur ve onurluydum.yağmurlarda yıkanır dolar dolar boşalırdım.nasıl da armağanlar taşırdım size.nasıl da hoş görürdüm sizi,bir uçtan bir uca kıpkızıl kan kesilmişken bile…

zengindim.çeşit çeşit kayalıklar,en cilvelisinden yosunlar,birbirinden parlak taşlar,ve artık asla göremeyeceğiniz bin çiçekli kökler büyütürdüm içimde.rengarenk balıklarım vardı.
her biri ayrı huylu,her biri ayrı dilden,her biri ayrı güzel.
içimdeki her bir mercanın kıblesi bir diğerinden farklıydı.ama hepsi benim içimde,hepsi birbiriyle barışık,hepsi birbirine dosttu.çünkü onlar için benim dışımda hayat yoktu…

dört yön,yedi iklim,on altı rüzgar; ne zamanki konuşur oldu bu zenginliğimi,işte o zaman herkes gibi siz de içime baktınız,içimdeki bütün bu zenginliğin en ücra köşelerine kadar baktınız…

ve bir gün,bütün ağlarını alıp,bütün zıpkınlarınızı getirip,bütün zehirlerinizi buharlayarak geldiniz kıyılarıma.baktınız.içime baktınız.aylarca baktınız.yıllarca,yüzyıllarca…

sonra öle bir daldınız ki içime,zıpkınlarınızla öyle bir daldınız ki içime,allak bullak ettiniz beni.nereye akacağımı,nasıl akacağımı şaşırdım…

çığlık çığlığa karıştı bütün balıklarım.ayaklarınıza dolanan yosunlarımı kılıçlarınızla böldünüz.peşine düştüğünüz balıklarımın ardından gerip gerip boşalttığınız zıpkınlarınız mercan kayalıklarımda kırıldı.ama tek bir damla kanamadım…

sonra tekrar geldiniz.bu kez sadece oltalarınızla geldiniz,ve hiç gitmediniz…

zıpkınlarınızın nişanlayamadığı,ağlarınızın dolayamadığı,kılıçlarınızın kesemediği her bir zenginliğimi,oltalarınızla tek tek avladınız…

oysa bir su,sadece ıslak bir şey olmasının ötesindedir.bu yüzden hep içi merak edilir ya; dibi,kaya aralıkları,yosunlarının arkası,ve en ücra karanlıkları…

avlayabildiğiniz her balığımın ardından diğerleri birbirine düştü.öyle ki; renklerinin,yüzgeçlerinin,gözlerinin farklı olması bile birbirlerini kızdırmaya yetti.oysa sizden önce onlar,bütün bu farklılıklarıyla inanılmaz bir zenginlik yarattıklarını biliyorlardı.sizin avlamayı başaramadıklarınız zaten birbirlerini yedi.her gün biraz daha fakirleştim.her sabah biraz daha çaresizleştim.yalnızlaştım.duruldum…

tek bir damla kalana kadar kuruttunuz beni…ama benim adım su! ...

yorgunum.güneşin ve yıldızların pek de parlatmadığı bir kayanın dibinde,artık tek bir damlayım.yağmurları bekliyorum,yeniden birikmek için,kırılmış ve yaralanmış bir toprağı yeniden çiçeklendirmek için,yeniden çağıldayabilmek için,güneşin doğduğu yerlerin en serin dağlarından kopup günbatımına doğru…

uğur özakıncı

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol